28 Ocak 2008 Pazartesi

Meğerse Youtube Kaçak Yayın Yapıyormuş!... :)

Son youtube yasaklamalarından sonra açıklama yapan Telekomünikasyon İletişim Başkanının sarf ettiği cümleler ilgili yasaların ve düzenlemelerin ne kadar dar bir bakış açısının ürünü olduğunu bir kez daha hatırlattı.

"Bilindiği gibi Youtube, içerisinde bir çok türkçe videonun bulunduğu, Türkiye'den hiç azımsanamayacak miktarda paylaşımcının katıldığı ve İnternetin yapısı gereği Türkiye'yi de kapsayan bir video paylaşım sitedir. 5651 sayılı yasa kapsamında "Yer Sağlayıcı" dır ve anılan yasaya dayalı olarak çıkartılan Yönetmelik gereği "Faaliyet Belgesi" alması gerekmektedir. Söz konusu web sitesi yetkililerinin bugüne kadar Başkanlığımıza herhangi bir başvurusu olmamıştır."

Buraya uygun bir gülme efekti bulamadığım için beni affedin...

Alıntı : http://turk.internet.com/haber/yazigoster.php3?yaziid=20055


22 Ocak 2008 Salı

Dns ve Proxy

Bir internet sayfasını açabilmek için sizin bu sitenin domain adını tarayıcınızın da bu sitenin yayınlandığı sunucunun ip adresini bilmesi gerekir. Tarayıcınız, sizden aldığı domain adını domain isimlerinin bulunduğu bir veritabanında arama yaparak ip adresini araştırır. Bu veritabanı da domain adı sunucuları (DNS) denilen bilgisayarlarda tutulur. Eğer sizin verdiğiniz domain adının ip adresi sorgulama yaptığınız dns sunucusunda kayıtlı değilse bu sayfaya ulaşamazsınız.


Eğer belli bir domain’e girişi engellemek isterseniz bu dns kayıtlarından ip adresini silersiniz veya başka bir ip adresi yazarak farklı bir yere yönlendirebilirsiniz. Ancak bu durumda bilgisayarının başında oturan uyanık arkadaşımız sorgulama yaptığı dns sunucu adresini değiştirerek girilmesi istenmeyen sitenin ip adresine kolayca ulaşabilir ve siteyi açar.

Bir başka yöntem olarak dns sorgulamaları için kullanılan 53 numaralı portu belli bir ip adresine yönlendirmeyi seçebilirsiniz. Böylece uyanık kullanıcımız dns sunucu adresini değiştirse bile yine de sizin istediğiniz dns sunucusunu kullanmış olacaktır. Ancak bu uyanık kullanıcımız erişmek istediği ip adresini bir şekilde (gogıl aramaları vs.ile) elde edip tarayıcısının adres satırına yazarsa yine siteyi görüntüleyecektir.

Bu durumda yapılacak şey girilmesini istemediğiniz sitenin ip adresini bloklamak olacaktır. Ancak büyük siteler tek bir sunucudan yayın yapmadığından ve ip adresi kolaylıkla değiştirilebildiğinden sürekli bu değişiklikleri kontrol etmeniz gerekir.

Tüm bu önlemlerin hepsini alsanız bile uyanık kullanıcımız, siz bir tarafta ip adresleriyle boğuşup ter dökerken mesela http://www.freeproxies.org/list.htm adresindeki listeden hoşuna giden bir siteye girip açmak istediği sitenin domain adını yazarak istediği siteye rahatlıkla ulaşabilir.

Bu vekil (Proxy) sayesinde mümkün oluyor, adından anlaşılacağı gibi bu sitedeki vekil yazılımı uyanık kullanıcımızın ulaşmak istediği site ile bilgisayarı arasında aracılık yapıyor, kullanıcı görünüşte bu Proxy sitesinin domain adı altındaki bir adresi görüntülüyor, ancak o adres Proxy yazılımı sayesinde kullanıcının istediği siteye bir köprü vazifesi görüyor. Böylece siz asla uyanık kullanıcının hangi siteye girdiğini bilemiyorsunuz ve bu vekil hizmeti veren sitelerden kaç yüz tane var tanrı bilir.

Uzun laf anlamayana söylenirmiş...

21 Ocak 2008 Pazartesi

Kamu'nun kapısı penceresi...

Sonunda e-devlet hizmetlerine ulaşım e-devlet kapısı denilen bir proje ile tek çatı altına toplanacak, kapının logosu da seçilmiş (solda). Ancak e-devlet hizmetleri kapısına kavuşmuş olsa da pencerelerden kurtulamadığı gibi gittikçe batıyor.

Ne demek istediğimi anlamışsınızdır, maalesef e-devlet hizmetlerinin hemen hepsi belli bir koordinasyon ve standardizasyon denetiminden geçmeden inşa edildiğinden her kurum kendi imkanlarıyla bir şeyler ortaya çıkarıp vatandaşa sunuyor.

Ancak pek çok e-devlet hizmetine vatandaşların erişebilmesi için ücretli olarak satılan Windows işletim sisteminin internet tarayıcısını kullanma zorunluluğu getiriliyor. Bu da ücretsiz ve kamuya açık özgür standartları kullanan işletim sistemleri ve tarayıcıları kullanan vatandaşları bu hizmetlerden mahrum bırakıyor. Bu açıkca kamu kurumları açısından ciddi bir hukuki sorun oluşturuyor, çünkü devlet vatandaşına kamu hizmeti alabilmesi için özel bir şirketin ürününü satın almasını şart koşmuş oluyor. Bu konuda BİMER aracılığı ile yapılan bilgilendirme ve uyarılar hiç bir pratik çözümle sonuçlanmıyor maalesef.

Gerçekte bu sorunu çözmek Tubitak-UEKAE gibi bir kuruma denetleme yetkisi verilerek ve bir yönetmelik ile basit çerçeve standartlar belirlenerek zaman içinde çözülebilecek olsa da bu konuda hiçbir adım atılmıyor olması sorunun hep ileriye ötelenerek katlanmasına neden oluyor.

Sonuçta bu konuda kamu'nun adım atmasını beklersek daha çok bekleriz, onun için özgür yazılım gönüllülerinin bu konuda sesini bir şekilde duyurması gerekiyor. Sizce neler yapabiliriz?

17 Ocak 2008 Perşembe

Keşfedilmeyi bekleyen bir firefox eklentisi

Daha doğrusu benim keşfetmemi bekliyormuş :)

https://addons.mozilla.org/en-US/firefox/addon/3362

Rss, atom gibi beslemeleri olmayan sayfaları düzenli olarak tarayarak değişiklikleri rapor eden bir eklenti.

15 Ocak 2008 Salı

Vista kullandım


Bizim işyerine yeni PC alındı, bazı sebeplerden dolayı marka model seçemedik ve maalesef vista yüklü geldi. Vista'nın yerine geçtiği bayağı eski makinada DOS tabanlı bir program vardı ve Win98 kullanıyordu arkadaş. Tabii vista'ya geçince bir şok yaşadı, win tabanlı yeni program alındı o da vista da sorunlu kuruldu vs.uzatmayalım 2 günde bıktı arkadaş isyan etti başlarım vsitasına falan :D

Bu iki günde güvenlik adına hiçbir yenilik görmedim vista da, sadece dosya klasör izinleri NT'de olduğu gibi ayrıntılı kullanıma açık, ama öntanımlı ayarlar ile gelmiş ve kısıtlamalar yapılmış, yeni kullanıcı grupları var galiba mesela program kurmak kaldırmak için bir kullanıcı var sistemde vs. Bu özelikler aslında NTFS'den geliyor ama XP'de öntanımlı olarak kapalıydı isteyen açıyordu.

Microsoft mühendisleri sonunda Linux ve OSX'in güvenilk mantığına benzer bir yaklaşımı seçmiş çaresizlikten diye yorumluyorum.

Görsellik açısından her zaman ki gibi iyi çalışmışlar, zaten Microsoft'un görselliği, güvenlik ve sağlamlığın önünde tutma geleneği devam ediyor. Ancak işler artık eskisi gibi değil KDE4 ve Compiz-Fusion ile karşılaştırılırsa Vista için geliştirilmiş görsellik bir avantaj olamaktan çok durumu kurtarmak anlamına geliyor. Özellikle KDE4'ün üstün programlanabilir yapısı şu anda henüz yeni olmasından dolayı kendini göstermiyor, ancak 2008 içinde özgür camianın özgür hayalgücünün KDE4 masaüstünü plasmoidlerle ve diğer eklentilerle şenlendireceği kesin.

Herşey bir tarafa KDE4'ü 256MB Ram taşıyan PIII PC'de yağ gibi çalıştırdıktan sonra 2GB Ram bulunan bir çift çekirdek sistemde Vista'nın bazen nasıl kasıldığını görünce Bill'in o kadar programcıyı niye hala kapının önüne koymadığını merak ediyorum. Ancak önceki yazıda belirttiğim gibi Bill iyi bir zamanlama ustası :)

Bir diğer konu maliyet, bu kadar donanıma ve Vista'ya para yatırıp üstüne bir de Office 2007 paketi satın almak nasıl bir ruh halidir? Ancak daha kötüsü su gibi para döküp aynı işlevselliği harcadığı paranın üçte birine alacağı bir PC'ye Pardus kurarak sağlayabileceğini öğrenen kişilerin durumu. Şimdiden geçmiş olsun :)

Ancak her şeye rağmen DirectX ve oyunlar konusunda Microsoft'un elini sıkmak ve hakkını yememek lazım. Sanırım tutunacağı tek kale o kaldı ve sıkı sıkı tutuyor :)

10 Ocak 2008 Perşembe

Eski kafalılık ve modernlik


Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın insanı nasıl rezil ettiğine en güzel örneğin F-Q kalvye konusundaki beyanlardan oluşacağına eminim.

Bu konuda konuşan her 10 kişiden 9'u fikir birliği etmişcesine F klavyenin eski ve köhne bir standart olduğuna ve Q klavyenin son teknoloji ürünü modernlik abidesi olduğuna inanıyor. Bu kişiler genelde gençler veya uzun yıllar F klavye kullanmış orta yaşlılar. Genelde de eğitim seviyesi yüksek kişiler.

Sizde böyle düşünüyorsanız sıkı durun!

  • Q Klavye standardı ilk olarak Christopher Latham Sholes tarafından 1867′de icat ettiği yazı makinesinde kullanıldı. F Klavye çalışmaları ise 1946'da başladı ve 1955'de Türkçe stadardı olarak kabul edildi.
  • Q Klavye harflerin rastgele dizilmesiyle oluşturuldu (bir rivayete göre de Sholes'un makinesinin adı olan "Type Writer" yazısındaki harflerin klavyenin en üstünde yer alması için dizayn edildi :) F klavye ise yabancı ve Türk uzmanların oluşturduğu bir komisyonca TDK sözlüğündeki ~30.000 kelimede geçen harflerin sayıları ve parmakların fiziksel güçleri hesaplanarak oluşturuldu.
  • F Klavye standardı ile Dünya Steno Yarışmalarına katılan yarışmacılarımız 28 defa dünya birincisi oldular ve 14 defa dünya rekoru kırdılar.
Sonuçta 10 parmak yazmıyorsanız bunlar size bir şey ifade etmeyecektir ama en azından F klavyeyi aşağılayıp Q standardını göklere çıkarmak gibi komik bir duruma düşmemek için aklınızda bulunsun.

8 Ocak 2008 Salı

Mükemmel Zamanlama


Bill Gates için ne derlerse desinler zamanlama konusunda hep en doğru kararı verdiği kesin.

Windows 3.1'in piyasaya çıktığı dönemlerde PC'lerde genel olarak Ms-Dos kullanılıyordu ancak Apple'ın pencereleri yavaş yavaş kullanıcıları etkilemeye başlamıştı. Ayrıca grafik monitörler (max 640x480) ve ekran kartlarının fiyatları hızla düşüyordu. Eğer Bill Windows için elini çabuk tutmasaydı ve 95-98 gibi iki yeni sürümü kısa sürede çıkarmamış olsaydı pekala yeni gelişmekte olan X Sunuculu Linux sistemler pazar payını hızla ele geçirebilirdi.


DirectX çıktığında da DOS4GW diye hatırladığım ve DOS altında +1MB belleği kullanmaya yarayan bir araçla yazılan oyunlar vardı veya oyun firmaları DOS altında çalışan kendi araçlarını geliştiriyordu. Çünkü Windows altında bir oyunun isteyeceği direk donanıma erişim izinleri yoktu ve oyunlar hala DOS platformuna yazılıyordu. Eğer Windows'a oyun desteği sağlayan DirectX biraz gecikseydi oyun firmaları bu konuda çok esnek olan Linux ortamına yönelebilirdi. Ayrıca DirectX, Windows'u bir ofis sistemi olmaktan çıkardı.

Ve sonunda Bill, Microsoft'daki yazılım işlerinden el etek çekip kendini hayır işlerine adadığını açıkladı. Zamanlama yine müthiş; mühendisler 5 yıl labratuvara kapanıp neredeyse yeni işletim sistemi yazıyorlar, sistem piyasaya çıkmadan kırılıyor, yıllanmış virüslerce hırpalanıyor, istenilen satış rakamlarına ulaşılamıyor, insanlar satın almak için servis paketlerini bekliyor ve kurulu gelen sistemlerden silinip eski sürümü yükleniyor.

En son bir forumda bir kullanıcının Vista ile USB aygıtlarla başının dertte olduğunu okuyunca "hah tamam!" dedim, Vista'nın başarısızlığı daha bir ortaya çıktıkça Bill pasifikte balık tutuyor olacak.

6 Ocak 2008 Pazar

Linux RAM Kullanımı Grafiği


RAM belleği koklayarak kullanmasıyla ün yapmış Linux çekirdeğinin 512MB RAM bulunan bilgisayarımda Takas alanını ne zaman kullanmaya başladığını merak ettiğimden küçük bir test yaptım. KDE Bilgi Merkezi uygulamasındaki Bellek kullanım değerlerinin sırasıyla açtığım uygulamalarda nasıl değiştiğini not ettim ve sonuçta yukarıdaki grafiği elde ettim. En son açtığım last.fm çalıcısı ile nihayet takas alanı %1 oranında kullanıma geçti :)

Dikkat ederseniz çekirdek boş RAM tükendiğinde hemen takas alanını kullanmak yerine önce disk önbelleğini uygulamalar için boşaltmaya başlıyor ancak uygulama belleği miktarı disk önbelleği miktarını geçince yavaş yavaş takas alanını kullanmaya başlıyor. Ayrıca açılan uygulamalara bakınca 512MB RAM belleğin standart internet-ofis kullanıcısı için oldukça yeterli olduğu da ortaya çıkıyor. Hatta bu tür bir kullanıcı için 1GB ve üzeri belleği bulunan bir sistemde takas alanının da pek gerekli olmadığını düşünüyorum.

2 Ocak 2008 Çarşamba

Yalnızca Eğlenmek İçin


"bir şeyi daha iyi, daha güzel bir yoldan nasıl çözeceğinizi bilmediğiniz için üç gün boyunca başınızı duvarlara vurmanın nasıl bir çekici yanı olduğunu açıklamak güçtür. Ama o yolu bir kez bulursanız bu dünyanın en harika duygusudur." Linus Torvalds (Just For Fun)

Yazılım kodlarının karşısında saatler ve günler harcadığım zamanlarda aslında eğlencenin doruklarında olduğumu hiç düşünmemiştim, sadece keyif aldığımı hissediyordum ama bunun normal bir durum olup olmadığını, kendim için endişelenmem gerekip gerekmediğini zaman zaman sorguladığım oluyordu.

Çok şükür normalmişim... :) Meğer öyle zamanlarda postmodern bir yaratıcı eğlence oyunu oynuyormuşum haberim yokmuş. Ne demek istediğimi tam olarak anlayamadıysanız Linus'un Türkçe'ye "Yalnızca Eğlenmek İçin" olarak çevrilen kitabını okumadınız demektir. "Yalnızca Eğlenmek İçin"